MUSTAFA SALİM salimhoca@hotmail.com

PARALEL YEMİN

05 Eylül 2024 Perşembe 23:05

Türkiye bir paralel yapılanmanın kıskacından geçtiyse benzeri durumların olma ihtimaline karşın sonrasına da dikkat edilmeli. Her şey olup bitti diye amiyane hallere bürünmeden paralel olma niteliği taşıyan ne varsa her durum karşısında uyanık olmak gerekir. 

Kara Harp Okulu’nun bazı mezun teğmenlerince resmî yeminden sonra yapılan ikinci bir yemin hepimizin malumu. Resmî yeminin olduğu ve icra edildiği bir tören geçitinde ikinci bir yemine ne gerek vardı diye soru sormak elbette en büyük hakkımızdır. Çünkü bir paralellik durumu söz konusu. Sütten ağzı yanan birileri olarak üfleyeceğimiz yoğurtlara kimsenin kem söz söylemeye hakkı yoktur.

Birilerinin ısrarla bu yemini hala sıradan bir gurup gencin yaptıklarıyla özdeşleştirip “ne var canım bunda” deyip hafife alması girişilen eylemin basit bir gençlik coşkusundan kaynaklandığı manasına gelemez. 

Bir kere yapılan yeminin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 2016 tarihinden itibaren yasaklanan "subay yemini" oluşu bile başlı başına suç unsuru olmasına yetmektedir. Darbe girişiminde bulunan dönemin muvazzaf askerinin yaptığı yemini bir alternatif yemin olarak kabullenip icra etmek hiç de masumane bir hareket değildir.

Hele hele bu hareketi disiplin noktasında tavizsiz bir kurumun çiçeği burnunda personeli yapıyorsa, asla göz yumulmamalı.

Yeminin biçimi, önceden defalarca tekrarlandığını gösteriyor ki bu da bilinçli bir arka planın olduğuna işarettir.

Ülke olarak dört bir tarafında savaşların sürdüğü bir coğrafyanın çok hassas bir dönemiden geçilirken milletin zihninde 'orduda bir ikilemin olduğu' algısına yol açan bu durumun hesabı mutlaka sorulmalıdır. Yılanlık işlerin başı küçükken ezilmeli. 

Dün Sırrı Sakık, Mustafa Kemal'in askerleriyiz diyenlere ağza alınmayacak derekede hakaret içeren küfürler sergilediğinde buna sesi çıkarmayanlar, lütfen bugün bu gençlerin “Mustafa Kemal'in askerleriyiz” biçimli haykırışlarından bir samimiyet devşirmesinler.

Maalesef ülkemizde, Atatürk’ü sülfi emelleri için bir maske olarak kullanan bazı insanların varlığı toplumu germektedir; bunların milletin algılarıyla nasıl oynadıklarına da şahidiz.

Kara Harp Okulu'nda bir mescit açılışı ve akabinde yapılan resmî bir tören; sonrasında bu paralel nitelik taşıyan yemin... Bu hususta iyi niyetli bir yaklaşımda bulunmak akıl karı değildir. Planların havada uçuştuğu bir senaryo ile karşı karşıya kaldık 30 Ağustos Zafer Bayramımızda.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra işin uzmanlarının, bu paralel yapılanmanın arkasındaki gücün bu darbenin durdurulmasıyla asla geri adım atmayacakları yönünde yaptıkları açıklamaları aslında yaşanan bu tür durumlara işaret ediyordu. Çünkü suyun uyuduğu ama düşmanın asla uyumadığı gerçeğiyle yine karşı karşıyaydık o gün.

15 Temmuz darbesi, kesin olarak elde ettiğimiz başarı ve sahip olduğumuz güçten rahatsız olan karanlık odakların işiydi. Bölgemizde Türkiye’nin güçlü bir ülke olmasının ne manalar taşıdığını bizi tanıyan her düşman bunu çok iyi bilir. Bilir ki güçlü bir Türkiye, özelde Türk birliği; genel de İslam birliği demektir. Bu da zulmün kol gezdiği Dünyayı adaletle yönetmeye talip yeni bir dünya düzeni demektir.

“Savaş hiledir” prensibinden hareket edecek olursak ilerlememiz yolunda bugüne kadar bize takılan çelmeler bir daha kalkmamak üzere düşmemiz içindi. Milletin birlik ve beraberliğinden rahatsız olanların hedefi bu birlik cephesinin dağılmasıydı. Ekonomik krizler bunun için çıkarılıp pompalandı. Hayat pahalılığın arkasında dünyanın dev lobilerin olduğu gerçeğinin ıskalanması bu savaşı kaybetmemiz demektir. Pandemiye bu zaviyeden bakılmazsa varoluş mücadelesinde yenik düşeriz. Öyle ki 6 Şubat depreminin enkazı altından kalkamayacağımızı bekleyenler, 15 Temmuz darbesinin diz çöktüremediği bir milletin hazin sona doğu gidişinin nasıl tecelli edeceğinin hayalindeydiler. 

Türklerin yönetimi Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir diyenlerin bize karşı fırsat kolladığı bir dünyada, içimizdeki uzantılarıyla bizi rahat bırakmayacaklarının şuurunda olmak gerekir. 

Dün Geziyi tertipleyenler, Kobani zılgıtı çalanlar, Hendek kazanlar, Mit Tırlarına operasyon çekenler, 17-25 Aralık'ta ekonomik kumpas kuranlar; Ayasofya’nın ibadete açılmasından ve Taksim’e cami yapılmasından rahatsız olanlar, petrole, gaza, arabaya, savaş gemisine; yollara, köprülere, tünellere ve hastanelere karşı çıkanlar; İHA ve SİHA’larımıza bir düşmandan fazla canı sıkılanlar; FETÖ ve PKK’nın inine girerek onları uyuz itler gibi ezmemizden uykusu kaçanlar bugün bu subayların yaptıkları paralel yeminden haz alanlardır. 

“30 Ağustos Zafer Bayramı”nda Kur’an mı okunur” diyerek rahatsızlığı tüm kiniyle ifade edenler de yine bunlar. 

Düz mantıkla hareket ettiğimizde bile fazla bilgiye gerek kalmadan, dünden bugüne ülkemizin içinden geçtiği zaman dilimini göz önünde bulundurduğumuzda dahi bu “paralel yemin”in sıradan bir durum olmadığını çok rahat bir şekilde görebiliriz.
    
Sığ bir bilgiyle bu tür durumlar karşısında nasıl davranılacağını aslında rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ta o yıllarda bunu formalize etmişti ve istemezcülerin bu tutumunu güzel özetlemişti. Özal, “Ben bir icraat yapacağım zaman sol kafaların yazdıklarına bakarım. Eğer hiç sesleri çıkmıyorsa o projeyi yapmam, rafa kaldırırım. Yarısının sesi çıkmıyor, yarısının sesi çıkıyorsa o projeyi yeniler, öyle yaparım. Eğer bütün solcular projeyi engellemek için yaygara yapıyorsa hiç kimseyi dinlemem, o projeyi aynen yapar ve bitiririm. Çünkü o proje memleket için hayırlara vesiledir.” İfadeleriyle deyim yerindeyse “harici ve dahili bedhahların ciğerini anlatmıştı.”

O gün çekilen kılıçları devlete çekilen kılıçlar olarak görüyoruz. Devlete kılıç çeken bu teğmenlerin sahadaki lideri Kara Harp Okulu'nu birincilikle bitiren bir kız öğrencinin bu başarısıyla millet olarak gurur duyup sevineceğimiz yerde, kimin tarafından yönlendirildiği yollu sorulardan oluşan kafa karışıklığı bizi kendisine nefret tipler haline getirdi.  Akla gelen ilk soru; bunu yönlendirenler kimdi? Sosyal medyada yakın tarihimizden verilen örnek bir bilgi  aslında bu sorunun cevabı mahiyetindeydi. Deniyordu ki o bilgide “1908 yılında devlete silah çeken Gagauz Enver'i yönlendirenler Mason Locası Macedonia Risorta'nın Maşrık-ı Azamı Yahudi Avukat Emmanuel Karasso ve terör örgütü İttihat ve Terakki'nin önderi Manyasızade Refik idi. Enver, bir subay gibi görünmesine rağmen, ordu dışından yönetiliyordu.”

Devlet Bahçeli konunun hassasiyetnin altını şu sözleriyle çizdi: “Yeminler arasındaki bir bölünmenin gelecekte Türk Silahlı Kuvvetleri içinde veya vatan savunmasında ayrılık ve aykırılık doğurmayacağının teminatı bugünden nasıl verilecektir? 30 Ağustos’u gölgeleyen, ülkemizi meşgul eden, hasımları ümitlendiren, istismar lobisini heyecanlandıran ikinci yemin hadisesinin her bakımdan netliğe kavuşması zorunludur.”

Cumhurbaşkanımız da :"Genel olarak askerin hedef alınmasını doğru bulmadığını" söyleyerek "Olayın kendisinin törenden ayrıldıktan sonra meydana geldiğini, yaşananların hoş olmadığını ve üniversiteden bu konuda izahat istediğini" ifade etti. Ayrıca Erdoğan, "Askerin yıpratılmasının doğru olmadığını ve olayın takibini yapacaklarını" sözlerine ekledi.

Kültürümüzde asker ocağı peygamber ocağıdır. Peygamber aşkımızdan askerimize mehmetçik deriz. Bu manada bu ocağın yıpratılmasına asla göz yumulamaz.

Yeni mezun teğmenlerin bu işi gençliklerinden kaynaklı bir heyecanla yapmadıkları gayet açık. Bu bir suçtur. İtiatsizliktir. Önlenmezse bu tür durumlar, ihanet derecesine varacak kadar büyük bir cürüm olarak devam eder. Milli Savunma Bakanlığı’nın olayı incelediği haberleri millet olarak bizi rahatlatmıştır.

Bir FETÖ belasına maruz kalışımız, daha dikkatli olmamızı salık kılar. Gizliliğin bu örgütle anılan bir nitelik olması hasebeyile bu örgütün düşüncesini paylaşanların bukelamun misali girdikleri her ortamın şeklini aldıkları gerçeği asla göz ardı edilmemelidir. Takiyecilik ilkesi gereği ilkesiz oluşları devletin kılcal damarlarına sızmalarını hep kolay kılmıştır.

Yeri gelmişken şunu belirtmekte fayda var. 15 Temmuz kahramanlarıyla 16 Temmuz kahramanlarını birbirinden ayırt etmek gerekir. Paralel yemin benzeri işlere kalkışanlar öyle zannediyorum ki devlet mekanizmasına sızmış 16 Temmuz kahramanlarının çok fazla oldukları yönündeki şüphelerimizi daha güçlü kılmaktadır.

Mustafa Salim
5 Eylül 2024 Ankara

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
İlhami Yemenoğl
Yorumunuz onay bekliyor ...
Bünyamin Kaplan
Yorumunuz onay bekliyor ...